-
1 ayağına kadar gelmek
не погнуша́ться прийти́ к кому, снизойти́ до кого -
2 gelmek
наступи́ть приходи́ть* * *-ir, -den, -e1) приходи́ть, приезжа́ть, прибыва́ть откуда; кудаposta ne vakit gelir? — когда́ прихо́дит по́чта?
yedek parça gelmiyor — запасны́е ча́сти не поступа́ют
buraya geliyor — он идёт сюда́
telgraf geldi — пришла́ телегра́мма
uçakla geldi — он прилете́л на самолёте
2) - den идти́, течь откудаburnundan kan geldi — у него́ из но́са кровь пошла́
musluktan su gelmiyor — из кра́на вода́ не течёт
3) -e попа́сть, угоди́ть кудаkurşun ayağına geldi — пу́ля попа́ла ему́ в но́гу
4) доходи́ть, достига́тьbiz köyün ortasına gelmiştik — мы дошли́ до середи́ны дере́вни
işin sonuna geldik — мы подошли́ к заверше́нию рабо́ты
saat ona geliyor — вре́мя подхо́дит к десяти́
sen artık dört yaşına geldin — тебе́ уже́ четы́ре го́да
5) -e, -le идти́, е́хать (куда-л. с кем-л.)ben İstanbul'a gediyorum, benimle gelir misin? — я е́ду в Стамбу́л, ты пое́дешь со мной?
6) -e приходи́ться на до́лю кого, чтоher birine yüzer lira geliyor — на ка́ждого прихо́дится [по] сто лир
7) -e соотве́тствовать, подходи́тьbu kostüm bana iyi geldi — э́тот костю́м пришёлся мне впо́ру
8) -e поде́йствовать, ока́зывать де́йствиеilâç sana iyi geldi mi? — лека́рство тебе́ помогло́?
9) -e принима́ть (сказанное и т. п.), соглаша́тьсяdediğime geldiniz mi? — вы согла́сны с тем, что я сказа́л?
10) обходи́ться во что, сто́итьbu bardakların tanesi yüz liraya geldi — ка́ждый стака́н обошёлся в сто лир
11) -e подходи́тьburanın havası bana iyi geliyor — кли́мат зде́шних мест подхо́дит для меня́
12) -e возника́ть, появля́ться ( о чувствах)bana bir korku geldi — меня́ охвати́л како́й-то страх
13) приходи́ть, наступа́тьbahar geldi — наступи́ла весна́
okul / okuma zamanı geldi — пришло́ вре́мя учи́ться
sıranız ne zaman gelecek? — когда́ подойдёт наш черёд?
14) подве́ргнуться чему, испыта́ть чтоfelç gelmek — парализова́ться, быть разби́тым параличо́м
başımıza bir belâ geldi — мы пережи́ли несча́стье
15) -e приходи́ться кому кемo bana hısım geliyor — он прихо́дится мне ро́дственником
16) -e показа́тьсяbana öyle geldi — мне так показа́лось
her dakika ona bir yıl kadar uzun geliyordu — ка́ждая мину́та каза́лась ему́ как це́лый год
17) - den поступа́ть откуда (о деньгах)çiftlikten onlara her ayda beş yüz lira gelir — из име́ния им ка́ждый ме́сяц поступа́ет пятьсо́т лир
18) -e сле́довать; присоединя́тьсяekler kelimelerin sonuna gelir — а́ффиксы присоединя́ются к концу́ сло́ва
19) исходи́тьtehlike nereden geliyor? — отку́да исхо́дит опа́сность?
20) -e проника́ть, попада́ть, па́датьburaya ışık gelmiyor — сюда́ свет не проника́ет / не попада́ет
21) -e находи́тьсяokul yolun sağına geliyor — шко́ла нахо́дится по пра́вую сто́рону от доро́ги
22) с некоторыми именами выступают в роли вспом. гл.harekete gelmek — приходи́ть в движе́ние, тро́гаться
meydana gelmek — возника́ть, появля́ться
yola gelmek — испра́виться, образу́миться
23) захоте́тьağlayacağım geldi — мне захоте́лось пла́кать
göreceği / göresi geldi — ему́ захоте́лось уви́деть
uykum geldi — мне захоте́лось спать
24) -e, -den сле́довать, проистека́ть, вытека́тьondan herkese iyilik gelir — от него́ всем добро́
25) быть, оказа́ться (каким-л.)çok gelmek — быть / оказа́ться изли́шним
uzun gelmek — быть / оказа́ться дли́нным / до́лгим
26) -den, e гл. в форме... mez,... mezlik притворя́ться, де́лать вид, что / бу́дтоbilmezden / bilmemezlikten gelmek — притворя́ться / прики́дываться незна́ющим; де́лать вид, что / бу́дто не зна́ет
görmemezliğe / görmemezlikten gelmek — притворя́ться неви́дящим; де́лать вид, что не ви́дит / не замеча́ет
işitmezliğe / işitmemezlikten gelmek — прики́нуться глухи́м / сде́лать вид, бу́дто не слы́шит
••geleceği varsa göreceği de var — погов. что посе́ешь, то и пожнёшь
- gel- gel de
- gelince
- gelip çatmak
- gelip dayanmak
- gel gelelim
- gelip geçici
- gel keyfim gel
- gel zaman git zaman -
3 ayak
нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)* * *озвонч. -ğı1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу
ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь
ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь
ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру
ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу
arka ayak — за́дняя нога́
ön ayak — пере́дняя нога́
yalın ayak — босико́м
2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я3) прито́к реки́4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма5) шагayak sesi — зву́ки шагов
ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу
6) ступе́нькаotuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек
7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)8) ри́фма ( в фольклоре)••ayağı kayana yol gösteren çok olur — посл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время
ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)
ayağının bastığı yerde ot bitmiyor — погов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т
ayağını yorganına göre uzatmak — погов. по одёжке протя́гивай но́жки
- ayakta- ayaktan
- ayağını alamamak
- ayağı alışmak
- ayağının altına almak
- ayaklar altına almak
- ayağının altına karpuz kabuğu koymak
- ayağının altında
- ayak altında dolaşmak
- ayakların altında dolaşmak
- ayak atmak
- ayak atmamak
- ayak bağı
- ayağının bağını çözmek
- ayağını bağlamak
- ayağına bağ vurmak
- ayak basmak
- ayak basmamak
- ayağına çabuk
- ayağına çağırmak
- ayağını çekmek
- ayağını denk almak
- ayağını denk basmak
- ayak diremek
- ayak divanı
- ayağına dolaşmak
- ayağına dolanmak
- ayağı düşmek
- ayağına düşmek
- ayağı düze basmak
- ayağına geçirmek
- ayağına gelmek
- ayakları geri geri gitmek
- ayağına getirmek
- ayağına gitmek
- ayağı ile gelmek
- kendi ayak ile gelmek
- ayağına ip takmak
- ayak işi
- ayağına kadar gelmek
- ayağa kaldırmak
- ayağa kalkmak
- ayağına kapanmak
- ayağına iniyor
- ayaklarına kara su iniyor
- ayağını kaydırmak
- ayağını kesmek
- ayak kirası
- ayağının pabucunu başına giymek
- ayağının pabuçu olamamak
- ayağına sıkı
- ayağı suya ermek
- ayak sürtmek
- ayağı şaşmak
- ayağına taş değmek
- ayağı taşa dokunmak
- ayağının tozuyla
- ayağının tozu üstünde
- ayakta tutmak
- ayaklarının ucuna basarak
- ayağı uğurlu
- ayağı üzenğide
- ayağı yere değmemek
- ayakları yere değmemek
- ayağı yerden kesilmek
- bir ayağı çukurda
- bir ayağı öbür dünyada
См. также в других словарях:
kısmeti ayağına (kadar) gelmek — beklenmeyen bir nedenle kazançlı bir durumla karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısmet — is., Ar. ḳismet 1) Tanrı nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip 2) Evlenme talihi Aslında kendi de şimdiye kadar bütün kısmetleri tepti. H. E. Adıvar 3) Olayların kötü sonuçlarını tevekkülle karşılama durumu 4) Talih, kader, şans 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyi — sf. 1) İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum. F. R. Atay 2) Bol, yararlı, kazançlı İyi yağmur yağdı. 3) Çok İyi para kazandı. 4) Uğurlu, hayırlı, iyilik… … Çağatay Osmanlı Sözlük